koymayacaktım..... dayanamadım............ bunu da bilin anasını satayım..... artık çekiliyorum bir müddet..... under construction.... çok yorgun zira....

Ne desem………………
Nasıl olsa inanmaz bana…
“Kış” da desem….. olmayan beşinci bir mevsim de koysam 12 ayın arasına…. Kendimle çarpsam…. Alkol katsam…. Yalnızlık çıkarsam….. üç güne bölsem.. gene de bilmem kaç vakte kadar yol görünmez bana…..
O ve bu yüzden hiç bahsetmeyecektim….
Bir kez olsun tutacaktım hiçbir şey yapmadan kendimi… olmadı.. olamadım.. olduramadım… erkenim geçim yok ki benim…. Öncem zaten yok.. her gün bir milat; sonram görünmüyor sihirli bir kürem yok….
İfade etmek de zor… zira muadili yok….
Aşık desen değilim.. hani her gözümü kapadığımda önünde bir “o” da belirmiyor… bu duygu beni bugüne dek bir yere götürmedi de zaten… çok eskiden yazılmış şiir taklidi satırlarda kaldılar.. zaman aşımından yok oldular…. Hani “çok seviyorum ulan seni” de değil…. Daha önce yazılan bir yazıdaki gibi “sığınılacak liman değil sevilecek adam” benzetmesi yapılabilir…. Erkek böyle oluyormuş çünkü….
Mesela…
Madem klasik olarak anlatamıyorum kendimi…şöyle diyeyim…. Evinin merdivenlerini sevdim onun…evi kaybolmadan bulabilmeyi sevdim… ( ki ben ve kaybolmamak J ) zor açılan dış kapıyı tek hamlede açabilmeyi sevdim…. Sonracıma…. Balık aramayı.. yıkamayı.. ayıklamayı.. pişirmeyi sevdim…. O balıkları yemekten ziyade onun yemesini izlemeyi sevdim…. Hatta onun kardeşinin yemesini bile sevdim… battaniyeye sarılıp call of duty izlemeyi sevdim…. Biraz daha kalsam TV izlemeyi bile sevebilirdim… duşta soğuyan suyu sevdim… bir gece yarısı ona gidebilecek kadar rahat ve yalın hissetmeyi… anlatabilmeyi.. anlaşılabilmeyi…
ve tüm bunlardan daha da ilginci… hayatımda ilk kez bu sevmeleri abartmadan hissedebildim…. Hani karidesler var ya sık bahsettiğim.. kalpleri beyninde olan yegane hayvanlar… öyle oldu aynen…
belki de bu sakinliği, ya da durulma hissidir beni bu derece çeken… dedim ya nasıl olsa inanmaz bana.. bir etiket var üstümde hak ettiğim üzere… kadın deli gibi yaşıyor.. her önüne gelene bağlanıyor… şimdi ne desem .. ne o ne onlar hatta sen bile inanmazsın…. Ne aradığımı.. aramadan bulduğum anda gelen bu heyecanın ne denli yerinde olduğunu… sırf bu yüzden içimde tutmak gibi bir karar verdiğimi.. ama özümle çelişemediğimi, onunla kavga etmek yerine söyleyip çekilmeyi uygun gördüğümü anlatsam da sayfa sayfa, anlamaz….
Yaşam zaten karman çorman… ben o yüzden hep basit düşünmeyi seviyorum…. Günler zaten yoruyor… bir de insanlar yormamalı birbirini…. O yüzden ondan hiçbir şey istemiyorum…. Sırf bu kadın benle birlikte oldu, birkaç gün geçirdi… oyunu bozdu denmesin diye…. Susma hakkımı kullanıyorum…. Çünkü huzur verdi… yıpratılmayacak kadar güzel bir erkekti… onu karıştırmamak lazım…. İstediklerine saygı duymak lazım… içimdekileri döküp saçarken onun eline ayağına batırmamak lazım… kırılırsam da ona batıp kanatmamam lazım.. bulunduğum noktadan farklı görünüyorsam onu bir an önce silmem doğrusunu yazmam lazım… boşluklar varsa cümlelerimde, hemen “fill in the blanks” yapmak lazım…. Çünkü bu kadın da kendini yükseklerden derinlere atmaktan gördüğü hasarı kolay gideremiyor artık…… ne abartıp kendini kaptıracak, ne hata yapacak ( ki yanlışları götüre götüre doğruları kalmadı ) belki de en doğrusunu seçerek.. içindekini saklamadan susacak……….
Bana inanmamak için çok sebebi var…. Kaçıp kurtardığı, yıprandığı şeyin hemen ardından hissettiğim huzur sanılır sebep… yanılsama ihtimali katılır hesaba.. ama rakıya katılan su değil bu… benim dengesiz görünen her kararım son derece net, ani görünen her cümlem en az bir paragraf öncesini içeriyor… ama anlatamam ki kendimi.. .saat çok geç bende… ben ona bir şeyim.. ama anlatamıyorum ki… yok işte… ne desem inanmaz ki.. belki bir tek şekilde inanabilir bana… eğer o da aynı şeyleri yaşadıysa.. sadece sevişmekten değil dokunmaktan da keyif aldıysa… gün içinde özlediyse… meraklandıysa… vesaire vesaire ise….
Ne desem inanmaz bana…
Değiştirelim artık şu özneyi…. Ne desem inanmazsın bana….
Ve hatta…
Gizli olmasın o özne artık…
Ne desem “sen” inanmazsın ki bana…. İnandıramayacak kadar çok hata yaptım hayatımda… ve ne ironik ki bir çoğunu da anlattım sana kısa zamanda… ama içim dışıma çıkmış bir kere.. madem sen girdin içime sen de çık… sonra koyarım önüne kendine bakarsın o olur en fazla benden yana…. En azından ben kendime inanıyorum bu sefer… içimdeki şeyi biliyorum.. ne olduğundan ziyade ne olmadığını, ne yapacağımı değil de ne yapmayacağımı biliyorum en azından…. Ayaklarını yere bastırdım içimdeki kızın artık…. Henüz ve hala ayakları varken…..
İşte o ve bu yüzden… başladığımız noktaya dönersek….
Olabileceğim en açık halimle ellerimi çeneme dayayıp düşündüğümde…
Elimde…birkaç gün var huzur içinde keyifle geçmiş…. Elimde beni ben anlatmadan da anlayan bir adam…. Seviştiğim bir adam var…. Bana kalsa… ki bana kalmıyor genelde böyle işler…..bana kalmadığı için bilemiyorum belki daha fazlası belki azı belki hiç belki de her şey var…. Artık orasını da ben yazamam…
Tüm samimiyetimle –ki sanırım bir ondan şüphe etmez, etmezsin- senden ne istediğimi bilemiyorum…..ilk kez kendimi bir şeylere kaptırmadan.. yuvarlamadan yokuş aşağı, sakin sakin yürüyorum…. Senin bir şeyin olmak istiyorum ama bunu şimdi mi istiyorum.. ya da nedir o “şey” onu da bilmiyorum….. bu noktada kendimi tutuyorum…. Yeter de artar bile şimdiye dek çıkan…
Bilmem ki rüyasında senin öldürülmeni izleyen bir kadın imajı korkutur mu seni şu noktada.. ama bilirsin tanırsın beni az çok.. içimden gelmese, gelmesen.. yazmazdım… içimden çok gelmesen de tutardım olduğu yerde… ve aynı bilinmişliğe güvenerek, şu noktadan sonra senin üstüne gelmeyeceğimi, herhangi bir kaprisim olmayacağını, rahatladığımı…. Seni düşünerek ya da özleyerek bir müddet yaşayacağımı ama bunun suyunu çıkarmayacağımı… belki yarın senden utanacağımı…. Bu delilik dolu geçmişimle yanlış anlaşılmadan değerlendirilmek için bilmediğim tüm duaları okuyacağımı da tahmin edersin…. “deli misin be kadın” demen yaralar belki de….. “sen de her önüne çıkana aşık oluyorsun sana güven olmaz” demen öldürür muhtemelen…
Ve ilk kez bu kadar yoğun düşünüp yazdığım bir şeyi koymayacağım bloga… kimse bilmesin…. Sol elimle kalem arasında kalsın sahibine ulaşsın, beni anlasın.. yeter….
Bana kalsa… bana kalsa..ben sana neler neler derim sayarım da…
Noktalı virgül… geçmiş olsun bana…