belirli günler ve haftalar'a koyalım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
belirli günler ve haftalar'a koyalım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Mart 24, 2010

doğdun, batma.



o kadar özel bir isimsin ki sen, hiçbir ek yanaşamıyor yanına.. bir "kesme işareti" lazım sana sokulmaya...sadece ilki değil, her harfin "büyük" senin... tüm cümlelerin öznesi, tüm imlaların kılavuzu, tüm rakıların suyusun... gecenin bir vakti susayınca su getirensin... sabahın omleti, akşamın demi, yüksek rakımlı bir şehrin şafağı, bir zamanların "aşkı"sın... Arsen Lupen'deki "Hysteria", Bakırköy'deki uçak sesindesin.... belli ki çıkmamışsın, üç yıl önce girdiğin yerdesin...

senin uzayınca kızıla dönen sakallarının rengi başka türlü, mavi yaşil gözlerinin "ışık geçirgenliği" büyük, kocaman hatta... Eminönü'nden Haliç'e bakarken gözlerini kısmandan bilirim.... ben senin söylemediklerini, kurmadığın cümleleri, dolaysız tümleçlerini, nesnelerinin en belirtisiz ve hatta belirsizliğini bile severim.. hep de severdim.

"isminden belli" iyiliksin...

sözüm var balıkların üstüne mum dikmeliyim senin için... unutmadım, 3-2 öndesin... o elma çayından içmelisin, eski bir doğumgünü hediyeni açıp bakmalısın bu akşam kendin için; çünkü sen ordaki kedisin, çünkü biz hep Galatasaray Lisesi'nin önündeki iki "meraklı" beşeriz eninde sonunda... "elimizle koymuş" kadar rahat bulduğumuz..

çok mu "yazım yanlışı" yaptık, çok mu bozduk anlatımları, ben mi çok konuştum, sen mi hep gereksiz sustun.. sormuyorum...
düşünmüyorum.

dost adaylarının en güzeli,
sevgili Barış, ve hatta BARIŞ,
öyle iyi ki doğarsın ki sen....
öyle iyi ki varsın ki...
bir sen bilirsin bir ben.
d.

Cuma, Mayıs 08, 2009

devir haftaları birer birer.....


hey ho let's go...... ben demesem de... the weeks come and go.......
mart'ı beklerken mayıs oldu....... günler böyle hızlı geçer gider oldu....
bak son zamanlarda neler oldu....
  • istanbul oldu..... her zamankinden farklı şekilde.... çalışıldı falan... üç gün iki gece geçirildi.... barış'tan ne kadar sağlam bir dost olabileceği bir kez daha anlaşıldı...
  • ece ile tanışıldı.... gece geç saatlere kadar tophanede bir evde.... tv'de bisiklet yarışı eşliğinde.. yarı yerde yarı kanepede.... biraz dün biraz bugün konuşuldu... ne kadar güzel ki.. hiç yarın'dan bahsedilmedi.... çok güzel bir salata yendi... sıcak insanın iyiliği hissedildi... bir de yükseleni aslan olan koç kadını analizleri beni bile şaşırttı.. evet evet o benim:)
  • istiklal'de yağmurlu bir mayıs sabahı dost bir elin taşıdığı şemsiyenin altında alışveriş yapıldı.....
  • kaymaklı ekmek kadayıfı komasına girildi.. özsüt'te insanların ortasında bebeğinin bezini değiştiren ve ortamı bok kokusuna boğan ebeveyn taklidi yapan iki odunla tartışıldı....
  • mecidiyeköy'e gidildi... mecidiyeköy'de uyundu... uyanıldı...
  • canımı sıkan bir insan daha alenen hayattan atıldı... hem de.. pardon canım sıkıldı... ben gidiyorum ve bir daha buraya gelmeyeceğim diyerek... tey tey kızım sana tey tey.... düşünülmedi bile... acaba üzdüm mü diye....
  • kadıköy özlendi.... gidildi... çok güzel bir alışveriş sonrası.... kargada içilen long island iced tea eşliğinde kankito ile uzun bir telefon konuşması......
  • bostancıya uğrandı.... orda yaşayan bir arkadaş arandı... dur orda kıpırdama geliyorum diyen bünyeye hürmetle deniz otobüsünün kalkmasına 10 dakka kala hızlı bir hasret giderme yaşandı:)
  • ve o deniz otobüsü denizin ortasında bir müddet bozuldu... yandaki yaşlı kadın ufak bir komaya girdi çıktı.....
ve istanbul sonrası.............

  • hafta başından beri oğlak yiyelim piknik yapalım muhabbeti dönüyordu lisede.... tamam arkadaşlar o hayvandan yemem ama rakı varsa elbet ordayım.... yani olay hamit olunca 20 kişi bir günde nasıl organize oluyor.... :) çarşamba günü hava güzel... ok gidiyoruz... ben hayvan yemem abi.. tamam sen gel sana başka şeyler alırız... toplaş üç kişi migros ekibi... bin tane domates hıyarto.. meze vs.... sonra okul müdiresinin evine varış.... nuray ve ben mutfağa geçer.. zaten benim girmemle hocam mutfaktan seslendi: dideeemmmmm.... gel buraya salata yap:) yaparım müdürüm amirim.... o sırada ahmet dolanır durur... ne bu denetleme ekibi mi:) o sırada salata olayı bitti.... hım ne yapılacak şimdi.. nihat enişte geldi... tamam bi araba gidelim... hayvan alınacak edincikten daha.... doluş tekrar... ama var ya.... yani arkada oturuyodum dobloda... bagaja hayvanın ( tandırdan çıkmış iki tepsi oğlak ) girmesiyle bi lokal anesteziye maruz kaldım resmen... ben "boooooooooooo" derken ahmet'in "oooooooh" demesi de bir hayvana bakışın ne kadar farklı olabileceğini gösterdi:)
  • sırayla piknik yerine varıldı..... 3-4 saat boyunca denizin kenarında... yenildi içildi... ertesi gün okul yokmuş gibi:)
  • veeeeeeeeeee...... haftanın olayı.... odada oturuyorum dahili telefon.... pek de kıçımı kaldırmam aslında telefona netekim bi on metre falan ilerde.. ama kalkmış bulundum...
- didem hanımla görüşecektim..
- buyrun...
- didem ben özlem....
- hangi özlem..
- erzurumdan.. ( nasıl yani hani şu ordaki herkesin hayatını mahveden... insanları işinden eden.... hayatta ciddi nefret ve kin beslediğim 2-3 kişiden biri.. hani diyorum.... insanların bir dağ başında kurdukları hayatın darmadağın olmasındaki koca parmak.... namusuma laf eden manyak.. dostlarımı ağlatan manyak.... )
- efendim özlem... ( bu arada bu hatun buralardan bi yerden.. tüm yaz dua ettim bi yerde karşıma çıksın da ağzını burnunu kırayım diye )
- öncelikle seni tebrik ediyorum didem okuldaki konumun için.
- teşekkür ederim
- şimdi ben bu okula bi başvuruda bulundum... sonra benim cv'de erzurum olunca tanıyor musunuz falan.... beni istanbul'dan sana yönlendirdiler.. önce didem hanımla görüşmeniz gerekiyor kendisinden randevu almalısınız dediler...
- pazartesi gel.. 3.30da..
- şimdi ben izmirdeyim.. pazartesi orda olurum..
- ok..
- ha didem... şunu söyleyeyim.. orda olmanı kendim için bir avantaj olarak görüyorum...
- hoşçakal özlem...

  • vay be.. vay be... vay beeee..... yani ilahi adalet inancım kuvvetlidir ezelden onda bi sorun yok.... bir şeyi çok istediğimde de hep olmuştur.... benim gerçekten canımı acıtanların canının acıdığına da hep tanık oldum.... ama bu çok çabuk oldu... mügeyi aradım hemen... "yuh ... nasıl aradı seni bee.. yüzsüz".... sonra küçük bir mail trafiği erzurumdan edinilen dostlarla.... anında gelen yanıtlar hep benzer.." manyak olduğunu biliyorduk da.. bu kadar mı manyak".....
  • okul müdürüne anlattım.. hiç çağırmasaydın dedi.... yok gelsin.... gelsin.... beni ve sevdiklerimi acıtan, hayatlarını dağıtan, onları işlerinden olduran kadın iş görüşmesini benimle yapsın....
  • ve yarın.. güneşli olacağını sandığım bir ctesi sabahını okulda geçireceğim için yüreğim parçalanmakta.. bursluluk sınavı sağolsun :(
  • pazar günü için koşmak.. top oynamak.. bisiklete binmek.. bora ile fayans süslemek.... nuni için muhteşem bi analar danalar günü hazırlamak gibi planlarım var.....
  • ptesi haytamın doğumgünü..... 9 yılımın en büyük kazancı.. hayatımın miladı... iyi ki doğacak...
ve sounç:

  • can yakmayacaksın.... vicdanı rahat yaşayanlar bunun verdiği huzurdan anlayabilir ancak rahatsızlığın vereceği sancıyı....
  • ve can yakmayacaksın...
  • ve bile bile can yakmayacaksın... bir şeylerden korkun olacak hayatta....
  • dünya küçük ..... acaip küçük....
  • dostlar güzeller... güzel oldukları için dostlar...
  • bir kadın sevdiği adam için her şeyi yapabilir.. ama bir erkek asla yeterince sevemez....
  • ve... bile bile can yakmayacaksın..
  • insan eksiltmeyi bileceksin icabında...
  • huzur... iç huzur.. var ya... o var ya.... neyse..

ps: ve sen.. er oğlu er..... sustuğun ne varsa büyüsün içinde......

Salı, Mart 31, 2009

32



doğumgünümdü evet.....

Salı, Ağustos 28, 2007

kullanıcının süt geçmişi

öyle bir şey yoktur.. yani bu kullanıcının gerçekten süt geçmişi diye bir şey yok.. çocukken süt içmezdim.. hatta ısınan sütün ( kaynayan deniyor galiba :) çıkardığı kokudan olsa gerek.. sebepsiz yere kendimi bahçelere atmışlığı çoktur ( ki bahçe insanı değildir kendisi.. çocukken bile )
süt içtiği tek dönem bir dokuz aydır.. o da pek kutsal bi sebeptir malumunuz.. doktor süt içmelisin dedi.. mantıklı bir sebepti.. içti.. ondan sonrası da yok ..
işte bu yüzden cg bana white russian dediğinde ve ben muhteviyattaki süt'ü duyduğumda yok dedim kardeş bana uymaz.. gerçi inkar edemem adam bana olayın sütlükten çıktığını her türlü deney gezi ve gözlemle kanıtlamaya çalıştı.. ama ben laf dinlemedim.. yok canım kardeşim.. içkiye süt katmam ben.. güzelim votkaya yazık beeeee...
ama katılırmış efem..
ankara'daki son gecemde.. gerçi son+1. geceydi ( aaaa +1 dedim birol beycim.. bahsetsem mi.. yok sonra.. önce şu süt ve tükürdüğünü yalama konulu yazıyı bi bitirireyim ) sevgili tunalı'daki sevgili random'da.. sevgili adaş, müge, anıl, black ve sevileni. oturmuşuz.. du bi white russian mı içsem..
işte herşey bööle başladı.. ve durmadı.. iki tane orda..
sonra overall'da.. ama çalan grup çok iyiydi benim bi suçum yok.. orda kaç tane içtiğimi söylemiyim.. toplam sekiz oldu.. siz gerekli işlemi yapın canlarım.. bi ara "we're oneeeeeee but we're not the same" diye bağırıyodum.. bi ara yanımdaki adamın burdan çıkınca nereye gidiyosun dediğini.. bi ara o kafayla bile kendisine "evime" adlı güzide cevabı verdiğimi hatırlıyorum.. bi ara müge'nin garsonla tartıştığını.. ( dokuzuncuyu getirmesin diye ) ve de falan filanı hatırlıyorum.. velhasıl saat dört idi.. bol bol süt.. bol bol votka.. bilkent yolunda.. bıraktığım hatıralar.. ıslak şekilde..
ne oldu.. ankara.. sütlü bitti.. ve ben tükürdüğüm tüm sütleri yaladım..

Pazar, Aralık 10, 2006

3-2-1 heyoo...

oldum olası tüm dünyanın birlikte kutladığı özel günlerin "özel" olmadığını savundum.. sevgililer günü ya da yılbaşı gibi.. özellikle de yılbaşı.. hani mesela bir yıl 364 gün olsa biz 30 Aralık gecesi kırmızı donlarla hoplayıp zıplıyo mu olcaktık.. bööle coğrafik bi olayı niye böyle coşkuyla kutluyoruz .. sorarım..
sonra bu yılbaşı gecelerinde ağzı olan içer ve de şarkı söyler efendim.. sanki mecburmuşlar gibi.. hatta tahminimce sadece böyle özel gecelerde alkol alan bi grup da var ki; bu grup senede 3 -5 gün içtiğinden ziyadesiyle sapıtmakta.. bol bol karı kız kavgası.. bol bol kusup zıçan adam.. kırmızlı kadınlar.. ve hatta adamlar.. bu insanlar içer içer.. gene içer.. yılbaşıdır içmek lazımdır.. ertesi gün uyanmamak lazımdır.. e bir yıl bitmektedir... ama o yıl biz kudurmasak da bitecektir... onu bile kendimize uydururuz..
işte bu ve benzeri sebeplerden özellikle yılbaşı geceleri kendimi eve kitlerim... mümkünse 12'den önce uyumaya çalışırım.. ya da 1-2 DVD seyrederim ya da bayılana kadar PS oynarım..
ama bu sene dedim ki.. bişey yapayım.. aradım aradım buldum... ama yanlış anlaşılmaya.. gene geriye geriye sayıp elimde maytaplarla hoplamıcam.. ( zaten ateşten korkarım ben maytap falan hak getire.. ) iç - müzik dinle - uyu.. yetmez mi.. yeter...
 


. © 2008. Design by: Pocket