Salı, Şubat 03, 2009

I am the protagonist canım...


sinem bu resmi hiç beğenmez..... - pardon fotoğrafı, çünkü bunun sahibi bu konuda epey hassastı- aslında sinem hemen hemen hiçbir fotoğrafı beğenmez ama bu onu sevmeme engel değil.. ve hatta beğenmeme sebebidir bana bu yazıyı yazdıran...
"çok yaşlı görünüyorsun" der bana ....
oysa ki otobüste yanımda oturan kadın "hayat size çektirmemiş herhalde" demişti... beyaz kısa saçları boncuklu tuhaf kolyeleri ve kırmızı çerçeveli gözlükleriyle bana samimiyetsiz samimiyetsiz gülümserken... ( devrik cümleler mi sana bu yazıyı okutan, sonuna olan merakın mı )
oysa ki bir keresinde - hatta iki bile olabilir - öğrenci sanmıştı biletçi adam....
şurda 2 ay kalmış 32 olmama... lanetli sayıdan kurtulmaya.. yani sanırım bir kadının genç sanılmasına sevinmesi gereken bir ömür aralığı olmalı bu....
ve bunun üzerine düşünmeye başladım bir iki gün önce...
belki de hafiften yaşlanmalıyım...
o zaman unutabilirim... çünkü benim hafızam fazla mesai yapmakta epeydir... çoktan ölmeye başlamış beyin hücrelerim bir kıyak geçse...
mesela.. mesela.......
ara sıra söyleneni unutsam... aralarda bir reset gibi yani... pardon ne demiştin sen bana: unut beni zehirim ben.. kendime bile.... 03.57.11 .... zaman böyle bir şey işte... bir yerde yazılı olmasa bile.. ben bilmesem bile 17 temmuz sabah 03.57 ve 11. saniyede sarfedilmiş olduğunu... sarfedildi işte... bir dialoğun karşı karşıya gelememiş satırları sabaha karşı uçmuş... uçuşmuş da ne olmuş... yeterince yaşlı olsam 18 temmuz sabahı unuturdum.. sen kadar kolay seni unuturdum...
yeterince yaşlı olsam.... diyorum ya... bir süreliğine aralık aylarını çıkarırdım hafızamın ajandasından... aralık'a benzettiğim adam hesabı... hani onu getirir aklıma ya... hani sığınılacak liman mıdır sevilecek adam mı ikileminde bir kez daha ( "daha" kelimesi önemlidir bu cümlede ) göz göre göre yanlış cevabı işaretleyen yeşil bir faber castell grip'tim ben... öylesine garip.. öylesine ben... ancak ya tanıyanların ya da okuyanların ( ya da both ) anlayacağı türden.. çoktan seçmeli bir sınavda boktan bir seçeneği işaretlemiş 0.7 2B uç....
daha eskilere gidilebilir... 2007 Mart 1... bir okulun bahçesine hızla yanaşan bir arabadan inen öfkeli bir adam... sadece dna'ların verdiği hak ile baba sıfatını almış bir karşı cins... hatırladıkça yumruklarımı sıktığım bir hikayenin "antagonist"i - çevirmek gelmedi içimden - bilmem şimdi geçrek mutluluğu buldu mu.... ama bir hafta var o hikayede unutulması gereken... yeterince yaşlı olsam... ah biraz daha yaşlansam....
şu aksak ritmdeki davulu sustursam... daha sağlıklı bir birey olsam.. hani yogayla falan kendine gelen tiplemeler gibi... onlar gibi olmalı evet.. yaşlı.. unutmuş.. ama çaktırmıyor... beden ruh beyin üçlemesi herkesi kandıracak kadar tutarlı...
yoksa bu gençlik beni öldürecek..

dibinin notu bir: yazıp yazıp gelişigüzel kırptığım bir yazı olduğu belli olmuyor di mi...
iki: küçükken acaip takıntılarım vardı benim... tersten okumak konuşmak falan gibi.. yaşlanınca bunlara geri dönebilirim di mi.... o zaman kimse yargılamaz.. bunadı der en fazla....
üç: hafıza ilacı var da... unutmaya yarayanı var mı.... ya sadece birkaç tarih birkaç yüz gerçekten...
dört: ya da ben çok fazla fringe izledim... ivedilikle uyumalıyım.. :)))

fondaki ruh hali: yok ruh falan.. yalan.. eti cin yiyip süt içiyor...
fondaki müzik: laleler beyaz.... o acaip nefes alışlara sahip akustik hali değil ama....

nerdeyse unutuyordum....... bu yazıda emeği geçen dört erkeği hiçbir yerinden öpmüyorum...

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Ah evet bu fotoğrafı sevmem.Ve evet her fotoğrafı da sevmem. Hatta bilirsin Tuğçe Kazaz'ı da sevmem.Ve ahahahah o dört erkeği gene hiiiiç sevmem:))

Adsız dedi ki...

Bu arada lahanalı kafkas çorbasından eti cine ne zaman geçtin canım:P

Adsız dedi ki...

Dur daha bitmedi minibüslerde o kadar zibidi gibi davranıyorsun ki elbette öğrenci sanırlar. Örnek kıllı iplikten hırka giydirmiş diye kadının gözüne baka baka kucağındaki çocuğa "kutup ayısı gibi" benzetmesini yapman gibi.

Şimdi buradan öğrenci kardeşlerim alınmasınlar. Onlara zibidi demek istemedim. Çok sayarım, severim kendilerini...

mahallenin delisi dedi ki...

bu gece aksak ritimli bir davul beynimi sikti benim de. sonra tam kapatacakken seni gördüm. burnumun ucunu görecek halim yokken, sırf soruna "sonuna olan merakımdan okuyorum seni" diye cevap vereyim diye, okudum. bi'daha okudum. bi'daha. bi'daha. ne anladın 3 kere okudun da deme sakın bana. anlamadım hiç bi'şey. ama bi'şey battı gene içime.

"yaşlan da kurtulalım be kadın!" deyip çıkacaktım ama senin kaleminin ucu yaşadıkça sivriliyor kadın. sen o kalemi tuttukça gençlikten de ölmezsin yaşlılıktan da hiç şüphen olmasın =)

dibinin notu1: 3 kere okumazsan belli olmuyor.

dibinin notu: edneb nekküçük netrest mudruşunok, ecnüyüyüb itçeg.

Adsız dedi ki...

bi kere kutup ayısı dediğimi kimse duymadı senden başka... ve acaip benziyodu... sadece mordu o kadar:))))

zeynep.. kimsenin bilmediği hikaye ve adamlarla içini acıtabiliyorsam ne mutlu bana:)

Nakhar dedi ki...

bir yerlerden öğrendiğime göre, anti-hiperaktivite ilacı hiperaktif olmayan bünyelerde ters etki yapıp hireraktif yapıyormuş bünyeyi, belki alzheimer ilacı da unutkan olmayan bir bünyeyi unutkan durumuna düşürür sözüm ona...

kimbilir...

bazen şöyle bir kaza geçireyim de birkaç gün deliksiz uyku uyuyabileyim diyorum, bebekler gibi ohh miss uyandığımda da unutmak istediklerimi unutmuş olacağım bir uyku...

ehh henüz mümkün görünmüyor, hele ki sahip olduğum bünye için bu gerçekleşmeyecek küçük bir fantezi gibi...

ella dedi ki...

Ben hala aldığım dergileri en arka sayfadan okumaya başlarım, derginin kapak sayfasında bitiririm. Bu büyümediğimimi gösteriyor acaba, yoksa garip olduğumumu bilemedim.

Adsız dedi ki...

@owl... ben de dergileri sondan başlıyorum okumaya.. büyümemiş olma hali de gariplik de kabulum...:)
@nakhar... unutmak olmuyosa bari "kabullenme"yi yaşayayım yaaaa:)

Adsız dedi ki...

şşş nerdesin?

Yorum Gönder

 


. © 2008. Design by: Pocket