Pazar, Şubat 24, 2008

balık ve fırın makarna

içimde pink floyd "comfortably numb" çalıyor.. içimde hem ona sahip olmanın ( ki yok aslında sahiplenme gibi bir şey dünya üzerinde ) verdiği heyecan, hem sesini duymanın hazzı, hem de dokunamamanın kahrı var.. içimde balık yapıp koyuyorum önüne.. içimde her gece yanında uyuyorum.. içimde her sabah vanilya kokusuyla uyanıyorum.. içime söz geçiremiyorum.. içim çok pis seviyor... içim bir hayalet gibi çıkıyor bedenimden istanbula gidiyor.. geri gelmiyor.. bir kısım insan bu duyguya aşk derken.. ben bilemiyorum... kıyas ister böyle durumlar.. oysa ki bu kadının hayatında hep sorgulama olmuş, mantık soruları olmuş p ve q cinsinden.. geçerli ama tutarsız önermelere tutunmuş... ilk defa bir adamın mavi yeşil gözleri beyninden biraz daha aşağılara kaymış... soluk borusundan yol almış.. teninin kokusunu da koymuş cebine.. kalbe giden yolda nefes olmuş... kalpten çıkan ve bedeninde dönen kan olmuş icabında... bir şey olmuş ne olduğunu bilmediği...
ve bir takım insan aşk diyor buna..
ben ise sarıp sarmalanma ihtiyacı diyorum kısaca.. teslimiyet diyorum.. bir süre sonra kendime geleceğim elbet.. hep böyle yağmur getirmez bu bora değil mi... bir yerde bir diner.. bir güneş açtırır ısıtır tüm kemiklerimi...
onu düşünürken.. ki artık onu düşünmekten farklı bir şey var içimde.. içimde bir yerde bir yer edinmiş kendine.. olur olmaz zamanlarda beni başka bir yere götürüyor.. başka bir geceye.. on dakikada bir inen uçakların sesini dinlediğimiz.. duyamadığım vega şarkılarını söylediğimiz.. söylediğim.. uyumayıp koklamayı zevk edindiğim.. değerli hissettiğim.. sabahın olduğunu anladığımda hüzünlendiğim... sabah kahvaltısı diye eti cin yediğim.. gece bana su getiren.. vanilya kokan.. kalkıp kapıyı kapayan.. sağa dönen.. sola dönen.. izleyen.. izlenen.. sarılan.. saran... hayatımdaki en ve de ilk sarı adam...
sen şimdi bile çıksan hayatımdan.. ki çıkmasan daha iyi olur.. ama her zaman ihtimaller vardır değil mi düşünecek... sen daha öncekiler gibi bir parçamı alıp götürsen eksiltsen de beni.. geri vermesen de farketmez.. işte ben buna aşk diyorum ancak...
bir adam işte... bana benzeyen.. ben kadar hacıyatmaz olmasa da hayatta.. duygularıyla yaşayarak bu farkı kapatan.. bitter çikolatayı ben kadar seven.. sarı mavi yeşil kızıl ( evet bunların hepsi aynı anda ) .. sol kulağındaki küpesini çok özlediğim ( evet ben bir küpeyi özlemeye de aşk diyorum ) , sesiyle dinlendiren.. dinleyen ve dinliyor olmamın değerini bilen.. üzünce üzülen.. sevinince mutlu olduğum.. istediği kadar şımarsın.. şımarmaksa erkeği problemli yapan umrumda değil.. şımaracağı kadar cümle kuracağım ona... aynıysa gitsin.. farklıysa sevsin... onunla kendimi değişmek zorunda hissetmediğim... kısık gözlerini sevdiğim.. gülerken bile gürültü yapmayan.. bir nevi sarman.. en güzel dokunan.. saran... duyan adam.. sen hep benle kal ya... ben sana bir başka fırtınalı akşamda telefon edeyim camın içinden.. içimde yine sen ol.. 1800 metre yüksekte.. 1500 km uzakta olsam da takma be canımın içi.. buğuyla ankarada buluşmuyor muyduk... benden sana her gece bir şerefe.. her gece bir rüzgar.. erimeyecek bir avuç kar... bir de elimde değil vega'dan..
sen ki alfabenin sadece ikinci harfisin.. sen ki senden önceki tüm harfleri sildin.. ben bir ömür boyu balık yapayım sana.. sen de bana fırın makarna...

fondaki ruh hali: çok belirsizim çok
fondaki müzik: her nereye gidersen.. kendinle yüzleşirken.. kimse duymaz yalan söyle.. terk ettiğin şehirler.. yarım kalmış şiirler.. sustukların büyür içinde..
fondaki soru: ben neyim

4 yorum:

Adsız dedi ki...

vıcık değil başka birşey bu

Adsız dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.

Adsız dedi ki...

aşk=kurtulmaya çalıştığım acılı hastalık

sen benim kim olduğumu biliyon deşifre etmeyelim kendimizi

bugün 5. gün:)) vay be dedirtiyor insana...

Adsız dedi ki...

evet kim olduğunu biliyorum:)
bana vay be dedirten tek şey yukarda uzun uzun tascir ettim rengarenk adama duyduğum aşk... ondan dolayı olsa gerek, hasta olsam da sonunda.. ondan gelsin...

Yorum Gönder

 


. © 2008. Design by: Pocket