Pazartesi, Nisan 28, 2008

"the sugar that melts"

maksatsız yazıdır bu.. ama sanılmasın ki "herkese yazdım bir şeyler, ona da yazayım" kadar basittir de aynı zamanda.. sebepleri var elbet.. sonuçları olmasa da..
sıralamak mı lazım.. bi kere "çocuk" o.. nerdeyse aynı yaştayız ama çocuk işte.. çocukluğunu kabul edebilcek kadar cesur, değişmemeyi, değiştirmemeyi huy edinecek kadar "adam", anlayamadığım kadar rahat, anladığım kadar iyi biri...
ama ben insanları ne kadar anlayabiliyorum dersek... o zaman geri dönüp üç senelik yazıları bir gözden geçireceksiniz.. kendinize o cevabı vereceksiniz...
tango gibi bi adam.. goran bregovic'in "por una cabeza" sı gibi.. ama aynı zamanda metallica'nın "the memory remains" i gibi.. ikisini bi arada sunabilecek gibi biri .. bazen bi laf eder kızarsın.. kızarsan üzülür ( di mi ) .. parantez içine detay demez.. anafikri oraya saklar.. detayı "main idea" yapar koyar önüne.. görmesini bilene.. "aşk"ı reddeder.. en fazla sever bi kadını.. "keyif"tir.. sohbettir.. bazen sevgilidir.. bazen arkadaş.. böyle zaman zaman tüm parçaları birleştirir, her şey olur.. bazen yokolur.. yokluğu yankılanır şehirlerimin - şehirlerin - sokaklarında.. karşıdaki dağda.. çok da önemsemem gidişini .. geleceğini bilmekten olsa gerek.. ya da bu cümleyi kuracak kadar şımarık olma durumundan..
benzeşiyoruz bazı bazı...
o da açık.. o da içinden geleni söylüyor.. insana ne olduğunu hatırlatıyor.. evet böyle birisin ama beceremiyorsun öyle yaşamayı diyor.. susuyorsun.. düşünüyorsun.. belki de doğru diyor... değişmeyeceğini bile bile.. anlaşılmak hoşuna gidiyor.. bu tecrübenin azlığından olsa gerek... kendini çok didiklemiyor ama.. ya bulacağı cevaplardan korktuğundan ya da bu meseleyi çoktan halletmiş olduğundan.. sorusu kalmadığından.. yeterince sınandığından.. bilemiyorum.. kendisini o kadar da iyi tanımadığımdan..
ama tanıdığım kadarı.. iyi işte bildiğin iyi.. bi o kadar saf.. bi o kadar naive.. bi o kadar tutkulu.. bi o kadar erkek.. bi o kadar erkek çocuğu... sakin.. dalgalı.. belirli ve belirsiz... hem gizemli hem apaçık..
daha nasıl desem.. absinthe'i bilirsiniz.. yeşilliğini.. acı tadını... içindeki yüzde 70 alkol oranını.. insanı nereden alıp nerelere götürdüğünü. .ama zordur absinthe.. içilmesini göze almak zordur.. şeker ister.. kaşığı vardır.. bir küp şeker alırsınız.. buz gibi suyu damlatırsınız üstüne.. özel kaşığın içindeki deliklerden ağır ağır eriyerek karışır alkole... damladıkça rengi değişir.. damladıkça tad kazanır.. aynı derecede sarhoş eder seni ama artık içebiliyor - içilebiliyor - olmanın mutluluğu da vardır kanında .. işte bir küp şekerdir o alkole karışan...


dibine not: tabii ki bu kadar değil.. tabi iki daha çok yazardım ona.. ama madem o kendini anlatmayı çok sevmiyor.. ben de onu anlatmayı çok sevmiyorum o zaman..
dibine not2: ben senin yazdıklarını çözemiyorum diyen şeker.. sana ne demiştim bak.. onları ancak kendine yazılanlar anlar..

edit: bir de aklım almıyor.. nasıl bu denli güçlü olabiliyor hayatta.. erkek haliyle..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

şekeri yakıolar kısmını unutmuşus:) bi de halüslasyonm gördürüo.. bi deişik çarpıo.. aşk gibi walla.. bi alkol bu kadr mı aşk gibi olur cnm aaa:)

Yorum Gönder

 


. © 2008. Design by: Pocket