Cumartesi, Temmuz 28, 2007

git git nereye kadar..

yanlış cevap: ebesine kadar..
doğru cevap: ankara'ya kadar..

yarın gece yolculuk.. yine yolculuk.. yine bir sabah.. 7'de ankara.. ama en tiksinç şekilde.. yani bi bavul çekeleyerek.. aşti'de.. eski günlerdeki gibi..
ankara..
ya ne bileyim.. tatil değil sonuçta.. iş başlıyo.. ankara sevilir.. ama sevdiğim adam daha çok sevilir.. anlayın yani hiçbişeye kafamı veremiyorum.. o biçim..
bi gidelim bakalım.. 90 öğrenci.. bilimum öğretmen.. ankara sıcağında.. bi deniz esintisi bile olmadan.. sakarya var allahtan.. eski dostlar var.. ya ne bileyim işte öyle bi tuhaflık..

gidiyorum işte..

dibinin notu bir: placebo - protect me from what I want..
dibinin notu iki: 24 ağustos'a kadar ordayım.. sevdiceğimi özlersem.. o ne derse desin.. bi öpmeye gidip gelirim..
dibinin notu üç: annemin yaşlı arkadaşları sahilde veda şeysi yapıyolar bana bu gece.. çıtır mertebesine ulaştığım tek ortamdır o.. heh.. gülmeyin ama iyi içiyolar haaa... :)

1 yorum:

RaceDoctor dedi ki...

beton kent yolcusu olup da, hele ki önceden de bir yıkılmışlık varsa, moralsiz olmamak mümkün mü. ankara öyledir. avunursun kendince her seferinde. "ama şurasında şu var bende zaten şuların hastasıyımdır" dersin. sonuçta dediğin gibi bir deniz esintisi bile yoktur. eskiden parklar vardı. kuğulu park vardı mesela. şimdi oranın bile suyu kalmamış. hiçbir yerde su kalmamış diyorlar ankara'da. her yer takım elbise olmuş. kuru olmuş, soğuk olmuş. aşti de aynıdır kesin. ben uzun zaman oldu gitmeyeli. eminim hala "neden geldiniz lan" diyordur.

bir zamanlar en sevdiğim şehir olan yer hakkında böyle konuşuyor olmam ironik mi? bilemiyorum. zaten derdim başımdan aşkın. sevdiceğiler zaten hep sabit gibi. falan filan.

Yorum Gönder

 


. © 2008. Design by: Pocket